30 Ağustos 1922’de alınan zaferin akabinde Dumlupınar’dan bakınca nasıl bir görünüm görünüyordu?
17 Ağustos 1922 gününe geri dönmek isterim. Mustafa Kemal Paşa annesinin elini öper lakin nereye gittiğini söylemeden, Konya Akşehir’e gerçek yola çıkar. Gazi’nin Ankara’dan Akşehir’deki karargâhına gidişi, Hâkimiyet-i Ulusala gazetesinin 17 Ağustos 1922 günlü haberinde şöyle gizlenmiştir: “Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Çankaya’daki köşklerinde kentimizde bulunan kordiplomatiğe bir ziyafet vereceklerdir.”
26 Ağustos 1922 sabahı 05.30’da, Kocatepe’de güneşin doğuşuyla Türk topçusunun ateşi başlar. “Büyük Taarruz” başlamıştır. Birkaç saat içinde, iki zirve dışında tüm Yunan amaçları ele geçirilir. Gelelim, 30 Ağustos 1922 Çarşamba gününe, Yunan ordusu büsbütün sarılmış ve imha edilmiş ve “Dumlupınar Meydan Savaşı” kazanılmıştır. Büyük Taarruz’un son safhası da Türk askeri tarihine Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak geçmiştir. Bu nedenle; 1240 günlük işgalin, esaretin, zulmün ne vakit sona ereceğini, ta Ankara’dan gizlice yola çıktığında arkadaşlarına söylemiyordu.
Atatürk’ün “Ordular Birinci Gayeniz Akdeniz’dir” kelamının akabinde İzmir’de yaşananları anlatabilir misiniz?
İzmir’de hoş günler geçiren Yunan başkumandan Hacı Anesti, Atina’ya geri çağrılır ve yerine General Trikupis tayin edilir. Fakat yararsız. Trikupis, çekilme sırasında terk ettikleri yerlerin, mescitlerin yakılması buyruğunu verir. Gazi, 1 Eylül 1922 günü tarihe altın harflerle yazılan, kelamlı buyruğunu Uşak’ta ve daha sonra da Eşme’de veriyordu: “Ordular birinci gayeniz Akdeniz. İleri.”
2 Eylül 1922 günü, Yunan Başkomutanı Trikupis, Çalköy’de Türk ordusuna yenilmiş ve teslim olmuştur. Gazi’nin karargâhına getirilen Trikupis, ona şu soruları sormuştur: “Siz bu savaşı nereden yönetim ediyorsunuz?”
Gazi, “Süngülerin parladığı yerdeydim, askerlerimin çabucak yanındaydım” karşılığını verir. Trikupis ise “Şimdi anladım neden yenildiğimizi, bizimkiler savaşı İzmir’den, gemiden yönetim ettiler” der.
İzmirliler, panik halde kendilerini gemilere atan Yunan askerlerini ve yerli Rumları görünce, kurtuluşun yaklaştığını anlıyorlardı. Türk bayanları, zımnî saklı Türk bayrağı dikerler. İzmir’e Türk ordusu yaklaşırken Ege Bölgesi’nin üçte ikisinin yandığını gören Mustafa Kemal Paşa, gözleri yaşararak yapılan vahşeti izler.
İZMİR’E KOŞUYOR
Tam 1240 gün Mustafa Kemal’in askerlerini bekleyen İzmir, işgalden sonra neler yaşadı?
Ordu, Başkomutan’ın verdiği tarihi buyrukla, atlısı ile süvarisiyle bir arada İzmir’e hakikat koşmaktadır. Gazi, Temsilciler Heyeti Lideri Rauf Bey’e Alaşehir’den şu telgrafı çekmiştir: “İzmir’de hiçbir sebep ve nedenle yabancı müdahalesine müsaade verilmeyeceği ve azınlıkların hukukunu Türk ordusunun en iyi koruyacağını dostlarımızdan. Yunan ordusunun yaptığı üzere İzmir’de ve öteki yerlerde yangın çıkarmaktan ve adam öldürmekten kaçınmalarını. Bu konuları gerektiği bildirim edilmesi uygundur.”
9 Eylül sabahı saat 09.00’da Bornova’ya giren Türk askerlerinin coşkusuna Bornovalı Levantenlerin korkusu karışmış ve ülkelerinin bayraklarını konutlarına asarak, kendilerini teminata almaya çalışırlar.
Cumhuriyet