Avukatlar açıklamada “İstanbul İstinaf Mahkemesi, beraat kararını bozmuş ve bunu yaparken birbirleriyle ilgisi olmayan insanların farklı aksiyonlardan ötürü suçlandıkları davaların birlikte görülmesi gerektiğini belirtmiştir. Bunun sonucunda, yıllarca sürecek ve siyasi nitelikteki tezlerin gündemde kalmasına hizmet edecek yeni bir hukuksal tartışmaya taban hazırlanmıştır” sözlerine yer verdi.
AİHM’nin 10 Aralık 2019 tarihli Kavala’nın tutukluluğu hakkında verdiği hak ihlali kararı ile bu karar doğrultusunda Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi’nin Kavala’nın hür bırakılması için adım atılması istikametinde aldığı üç başka kararı hatırlatan avukatlar, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Anayasa Mahkemesi’nin Osman Kavala hakkında yürütülen ‘casusluk’ kabahatinden verilen tutuklama kararında ‘hak ihlali olmadığı’ istikametindeki kararı, AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Bakanlar Komitesi’nin ‘tutuklamanın derhal sonlandırılması’ gerektiğini belirten kararına karşın alınmış bir karardır. 7’ye karşı 8 oyla alınan bu kararla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası teminatı altındaki ‘özgür yaşama hakkı’nın tek bir oyla göz arkası edilerek hiçe sayılması son derece telaş vericidir.”
AİHM kararında, Osman Kavala’nın tutukluluğuyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin üç hususunun ihlal edildiğinin, tutukluluğun hak savunuculuğunu sessizleştirmek üzere bir niyet içerdiğinin belirtildiğini anımsatan avukatlar, “Görüleceği üzere, Osman Kavala hakkında alınan tüm kararların ortak noktası, bu kararların, AİHM ve Bakanlar Komitesi kararlarına karşın, bu kurum ve kararlar ‘yok sayılarak’ alınmış olmasıdır. Bu gelişmeler, yeni yargı ıslahatı paketi konusunda ne ölçüde umutlu olunabileceğini gösterecek niteliktedir” açıklamasını yaptı.
Cumhuriyet