Nâzım Hikmet, ismini aldığı pederi Hikmet Bey’i, “Yalnız senin elini öpmek için eğilir başım” dizeleriyle andı.
Sabahattin Ali, pederinin vefatını, “Ben bugün haber aldım/Babamın öldüğünü/Bitti hayatın tadı” laflarıyla anlattı.
Can Yücel pederi Hasan Âli Yücel için unutulmaz, “Bu hayatta ben en çok babamı sevdim” dizelerini yazdı.
Kendini “Veli’nin oğlu” olarak tanıtan Orhan Veli’nin şiirleri ise müzisyen olan pederi tarafından bestelendi…
Bir ah, demeden de bak Anadolu
Bekliyor imanla son saatini
Göklere dayanan dağların yolu
Daima kardeş kemiği daima kardeş teni
Git bugün o ıssız yollarda ağla
Dört yıldır her yanda can verirken birinci
Bak bugün mukaddes hislerinle
Sana sus derlerken haykır ey gençlik
‘HİCİV VADİSİNDE BİR TECRÜBE-İ KALEMİYE’
Süreyya Paşa Sineması’nda yönetici olarak çalışan Hikmet Bey’in ölmeden evvel yaşadığı son anlar da Nâzım’ın bir şiirine bahis olur. Hikmet Bey’i, öldüğü gece koltuğunda can çekişirken çalıştığı salonun sahibi Süreyya Paşa’nın oğlu rahatsız eder ve ondan filmin hesaplarını gözden geçirmesini velev. Irtihal döşeğinde hesaplarla uğraşan Hikmet Bey’in son gördükleri, kara kaplı defterdeki rakamlar olur. Nâzım Hikmet “Hiciv Vadisinde Bir Tecrübe-i Kalemiye” başlıklı şiirinde, irtihal döşeğindeki pederinden para hesabı yapmasını isteyen Şevket Süreyya Paşa’nın oğluna seslenir:
Ölmüş sizin serasker
Peder.
Benim de pederim öldü.
Ve yerküreye yummadan önce
Işıklı evlat gözlerini
Siz onun yanındaydınız.
Son beş papelin hesabını vermeden ölmesin, diye
Kalbinin atışını saydınız.
Tutmuyordu pederimin öpülesi elleri.
O eller..
Pederimin gözleri artık
Simsiyah defterleri göremiyordu…
Ama yeniden siz haklısınız:
O gündü hesap günü.
Taktınız tenezzülen kendi elinizle siz
Bir meyyitin burnuna gözlüğünü,
Beş papelin hesabını istediniz.
İşte o hesabı artık ben veriyorum.
Size bir tokat
borcum vardı.
Dikkat!
SABAHATTİN ALİ’DEN: PEDERIM İÇİN…
Pederinin vefatının akabinde ona şiirleriyle seslenen bir öteki şair de Sabahattin Ali’dir. Babasıyla İzmir sokaklarında çorap ve fanila satarak hayatın çetin koşullarıyla evlat yaşta tanışan Sabahattin Ali, 13 yaşına geldiğinde de pederini kaybetmenin üzüntüsünü yaşar. Onu hiç unutmayan şair, “Babam için” başlıklı şiiriyle pederine şöyle seslenir:
“Allahım! .. İşte bugün,
Şu zavallı ömrümün
En matemli bir günü.
Elim böğrümde kaldım,
Ben bugün haber aldım:
Pederimin öldüğünü.
Bitti hayatın tadı,
Bu haber bırakmadı,
Dudağımda tebessüm.
Kalbim oyuldu nokta bölge,
Aman Yarabbi, meğer
Ne acıklı imiş irtihal.
Daha birkaç gün önce,
Yüzümü okşayan el,
Artık toprak oluyor.
Kendi vücudum kadar
Bana yakın olanlar,
Birden, uzak oluyor.
Ah Baba! ..
Daha düne kadar
Senin göğsüne
Saklıyordum başımı.
İnan babacığım, inan,
Bu ateş, menba’ından
Kuruttu gözyaşımı…
‘YALNIZ ELİNİ ÖPMEK İÇİN…’
Her devir pederini sevgi ve hürmetle anan Nâzım, “Baba” isimli şiirinde ona olan hislerini şu dizelerle gösterecektir:
Baba!
her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
lafım var:
‘Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar…’
Baba!
Pederim, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne mevt, ne dehşet
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.
‘BU SISTEM BU TÜRLÜ Mİ GİDECEK?’
Kendini “Veli’nin oğlu” olarak tanıtan Orhan Veli Kanık için ise durum farklıdır. Onun yazdığı şiirler, müzisyen olan pederi tarafından bestelenmiştir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda şeflik de yapan Veli Beyefendi 1953’te öldüğünde, oğlunun “Pireli Şiir” başlıklı şiirinden yaptığı beste, onun anısına şu dizelerle Ankara Radyosu’nda yayımlanır:
Bu tertip bu türlü mi gidecek?
Pireler filleri yutacak;
Yedi nüfuslu haneye
Üç buçuk tayın yetecek?
Karışık bir iş vesselâm.
Divane dolu muharrir kalem.
Yazdığı da ne?
Bir güruh ipe sapa gelmez kelâm.
‘EN ÇOK BABAMI SEVDİM’
Şair Can Yücel, pederi Cumhuriyet tarihinin unutulmaz Ulusal Eğitim Bakanlarından Hasan Âli Yücel’e “Hayatta ben en çok babamı sevdim” şiirini müellif ve şu dizeleri kaleme alır:
Karaçalılar üzere yardan bitme bir evlat
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa akabinde bir devin,
O çapkın babamı ben o denli sevdim.
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici – daima, daima ivedi işi! –
Çağın en şık gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
O denli öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,
Bi helallaşmak velev elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
En son teftişine çıkana değin
Koştururken akabinde o uçmaktaki devin,
Daha öbür cins aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.”
Cumhuriyet