Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin konut sahipliğinde yapılan ve cemaat ile tarikat dayanaklı vakıflar tarafından da desteklenen 4. Memleketler arası Bilimler Işığında Yaratılış Kongresi, akademisyenlerin yansısını çekti.
Felsefeci / ilahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz, akademik ve bilimsel araştırmanın, makul bir inanç, mezhep, ideoloji ya da siyasi görüşten arınmış, yansız, objektif ve olgusal olması gerektiğine dikkat çekti. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin, bilim ve uygarlığı ayaklar altına aldığını ve bu hususta yalnız olmadığını söyleyen Filiz, “Üniversite, bilimi dinle, dini bilimle istismar etmenin apaçık bir örneğini vermiştir. Milletlerarası bir kongrede, tek taraflı, iknaya, propagandaya ve önyargılara bağlı hiçbir sav ve görüş, aykırısı olmadan tartışılamaz, dayatılamaz” dedi.
‘FETÖ’NÜN KÖKÜ SESLENDİRİLİYOR’
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal’ın, “Son iki yüzyıldır tüm eğitim sistemleri iman asıllarını yıkmayı temel alan pozitivizm, materyalizm ve komünizm üzere cereyanların etkisi altında kalmıştır” kelamlarını anımsatan Filiz, şunları kaydetti:
“Üniversitelerimizin dünya sıralamalarında hak etmediği yer, bilimle savaşan bu tıp kongrelerin ve zihniyetlerin yapıtı. Siyasal, ekonomik ve toplumsal öğreti olan komünizm ile ateizmi ve pozitivizmi tıpkı kategoride sayıp ortalarında ‘imana dayalı eğitim sistemini yıkmaya’ programlanmış bir mutabakat varmış üzere karşısına din ve inancı konuşlandırmak, ortaçağda bile görülmemiş bir zihin ve fikir katliamıdır; bilgi ve bilim cinayetidir. Said-i Nursi’nin bir bilim insanı ve iman kurtarıcısı olarak gösterilmesi ise FETÖ’nün kökünün, Fethullah’ın ustasının fikirlerinin ne acıdır ki üniversitelerimizde elini kolunu sallayarak ulu orta seslendirilmesi demektir. Bilimin ve akademinin nasıl cehalet tarikatı elinde can çekiştiğini görüyoruz.”
‘KURUMSALLAŞMAYA ÇALIŞMAKTA’
Son periyotta materyalist, pozitivist ve ateist üzere kavramlar üzerinden tenkitler yapıldığını anımsatan Filiz, tarikat ve cemaatlerin, Tevhidi Tedrisat Yasası’na alışılmamış, yasadışı ve bilimdışı eğitim ve öğretim faaliyetlerini yasallaştırmak için kendilerini eleştiren herkesi bu kavramlar ile yargıladığını, suçladığı ve hatta gaye gösterdiğini belirtti.
‘ORTAÇAĞ KARANLIĞI’
Gayenin, Türkiye ve Türk toplumunu, bilimin prestijini sarsıp ortaçağdakinden de geri bir karanlığa hapsetmek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şahin Filiz, “Tarikat ve cemaatler, topluma dayattığı cehalet ve yobazlığı, artık üniversitelere sıçratmanın peşinde. Başıbozuk cehalet ve yobazlık, üniversitelerimizi kullanarak kurumsallaşmaya çalışmakta” tabirlerini kullandı.
‘LAİKLİK ANLAYIŞINDA GERİYE GİDİŞİN AÇIK GÖSTERGESİ’
Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar, “Son iki yüzyıldır tüm eğitim sistemlerinin, iman temellerini yıkmayı temel alan pozitivizm, materyalizm ve komünizm üzere cereyanların etkisi altında kaldığı” tenkitlerini anımsatarak son 200 yıl ile kastedilenin, Avrupa’da Aydınlanma İhtilali ile birlikte ortaya çıkan dünyevileşme sürecine bir meydan okuma olduğunu söyledi. Uyar, “Osmanlı’dan Cumhuriyete, 300 yıldan bu yana devam edegelen çağdaşlaşma sürecine de bir meydan okuyuş kelam konusu. Türkiye’de laiklik anlayışında ne kadar geriye gidildiğinin çok açık bir göstergesi” dedi.
‘NURCULUĞUN TESİR ALANI’
Laiklik olmadan çağdaşlık, demokrasi, toplumsal refah ve barış olamayacağına işaret eden Uyar, “Tarih bize şunu öğretiyor, dinle devlet yönetilmez. Son tablonun gösterdiği ise dine dayalı bilim olmaz. Din, iman alanıdır, bilimse şüphe” tabirlerini kullandı. Atatürk’ün, Batı’yla var olan en az 300 yıllık farkı kapatmak için ağır uğraş harcadığını belirten Uyar, şunları kaydetti:
“Bugün ne yazık ki zihniyet olarak 1000 yıl geriye, kendi ortaçağımıza hakikat gidiyoruz. Düzenlenen sempozyum tam bir cemaatler ve tarikatlar koalisyonu, ‘bütün cemaatler, tarikatlar toplandık sempozyumu’ olmuş. Bu bilimsel değil, dinî bir sempozyum. Hatta bu bağlamda İslamın ötesine geçerek tarikat ve cemaatlerin, bilhassa de Nurculuğun tesir alanını bize gösteriyor. 2016’daki darbe teşebbüsünden çıkarılacak o kadar ders varken bu dersin çıkarılmamış olması ne yazık ki iç karartıcı. Kurtuluş, laik Cumhuriyetin siyasetlerine geri dönmek, güncellemek ve geliştirmekte” dedi.
Cumhuriyet
