Araştırma önergesinin münasebetinde “Tek adam rejiminin Merkez Bankası’nın bağımsızlığını yok ettiği, ‘sözümüzü dinlemiyor’ denilenerek Merkez Bankası Başkanı’nın vazifeden alındığı” anımsatıldı. Merkez Bankası’nın ve kamu bankalarının kaynaklarının döviz satarak dövizi ve faizi düşük tutmaya harcandığı, düşük faizle kullandırılan kredilerle piyasaya çıkan paranın, ithalatı tetikleyip cari süreçler açığını artırırken altın ve dövize olan talebi körüklediği belirtildi. Münasebette şunlar kaydedildi: “Kuru tutmak için döviz rezervleri harcanmış ve net rezervler swaplar sonrası eksiye düşmüştür. Kredi notumuz ‘çöp’ düzeyine inmiş, Türk Lirası’nın kıymeti tarihinin en kıymetsiz noktasına düşmüştür. Hatta kimi ülkelerin merkez bankaları ile başka bankalardan swap yoluyla alınan 63 milyar dolarlık borç düşüldüğünde Merkez Bankası’nın net rezervi eksi 55.5 milyar dolara kadar düşmüştür. Türkiye’nin bu noktaya Cumhurbaşkanı ve periyodun Hazine ve Maliye Bakanı’nın, Merkez Bankası’nı örtülü bir formda kamu bankaları aracılığıyla art kapıdan döviz satmaya zorlaması yüzünden geldiği bilinmekte. Bu yolla satılan rezervin 128-130 milyar dolar civarında olduğu iddia edilmekte.”
‘KİMLER KAR SAĞLADI?’
Buna rağmen ne döviz kurunun ne de faiz oranının düşük tutulabildiği aktarılan münasebette, “Merkez Bankası, yüzde 58’i döviz cinsinden 1.9 trilyon liralık kamu borcu, vergi gelirlerinin yüzde 20’sini yutan faiz yükü, 420 milyar dolarlık dış borç, 245 milyar liralık bütçe açığı ile baş başa kalmıştır” denildi. Önergede, Merkez Bankası’nın döviz rezervini neden satmaya zorlandığının, bu dövizin hangi fiyatla ve kimlere satıldığının, satış süreçlerinin yasal olup olmadığının, kimlerin bundan çıkar sağladığının, kamu bankalarının bu süreçlerden ne kadar ziyan ettiğinin, bu zararın Hazine’ye olan yükünün ve bu ziyanı kaşılamak için ne kadar borçlandırıldığının araştırılması için Meclis araştırması açılması istendi.
Cumhuriyet