Çocukluk hayali olarak başladığı analog fotoğrafçılıkta yaklaşık 30 yıldır hem fotoğraf çeken hem fotoğrafların yıkama ve baskı işlerini yapan Selçuk Coşkun, dünyanın analog fotoğrafçılık merkezlerinden biri olan Sirkeci’de tek odalı küçük dükkanında fotoğrafçılıktaki dijital dönüşüme direniyor.
Selçuk Coşkun, 1990’lı yılların başında sinemalı bir makine alarak analog fotoğrafçılığa adım attı. Sabır, itina ve emek gerektiren bu işte birçok uzmandan eğitim alarak fotoğraf yıkama ve baskı tekniklerini öğrenen Coşkun, birebir vakitte reklam, moda ve mimari fotoğrafçılığı dahil birçok üst seviye uzmanlık gerektiren alanda fotoğrafçılık yaptı.
Dünyaca ünlü usta foto muhabiri Orta Güler’le birçok kere Güler’in “Hamallar”, “Allah ve Kadın”, “Haliç Balıkçıları” üzere ünlü fotoğraf serilerinin baskılarını da yapan Coşkun, 2000’li yıllardan sonra fotoğrafçılık ve sinemadaki dijital dönüşüme direnerek mesleğini gelecek kuşaklara taşımak istiyor.
Coşkun, neredeyse yok olmak üzere olan analog fotoğrafçılığın nostaljik ruhunu sonsuza taşımak için bir yandan fotoğraf çekmeye öbür yandan da analog fotoğrafçılığa gönül vermiş fotoğrafçıların sinemalarını yıkama ve baskılarını yapmaya devam ediyor.
Coşkun, 30 yıla yaklaşan meslek hayatını ve fotoğrafçılıktaki dönüşümü anlattı.
Fotoğrafçılığa çocukluktan itibaren ilgi duyduğunu lisana getiren Coşkun, dala birinci adımını İstanbul Fotoğraf Merkezi Kurucusu Mehmet Kısmet’in yanında attığını ve yıllarca merkezde eğitim aldığını kaydetti.
Coşkun, hem eğitim aldığını hem de çalışmaya devam ettiğini belirterek, şunları anlattı:
“Analog fotoğrafçılık güç iş. Bilhassa reklam işinde daha da zordu. Çektiğini olağan ki göremiyorsun birinci başta. Pozometre ile ölçüyorsun sonra polaroid makineyle çektiğine bakabiliyorsun. Işığına, ayarlarına bakıyorsun. Şayet uygunsa sinemaya naklediyorsun. Akabinde sabırla fotoğrafın nasıl olduğunu bekliyorsun. Banyo ve baskı işleri bu işin heyecanı. Bu işte sabrı öğreniyorsun. Çektiğini görememek çok sıkıntı aslında. Sineması tanıyorsun, işe kalbini veriyorsun, makinayla bütünleşiyorsun. Dijitalde daima bakıp silebiliyorsun. Bu ikisi ortasında önemli bir his farkı var.”
Bilhassa 2010’dan sonra fotoğrafçılık ve sinemada dünya çapında büyük bir dijital dönüşüm olduğuna değinen Coşkun, dönüşüm sürecinde meslektaşlarının neredeyse tamamının öteki işler yapmaya başladığını söyledi.
“İŞİMİ ANLATIYORUM Kİ YAYILSIN, ÖLMESİN BU MESLEK”
Coşkun, uzun yıllardır dünyanın analog fotoğrafçılık merkezleri ortasında itibarlı bir yere sahip olan Sirkeci’de bile analog fotoğrafçılıkla ilgilenen kişi sayısının çok az olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
“Sirkeci katiyen Türkiye’nin fotoğraf yıkama ve baskıda merkezi, hatta bence dünyanın da merkezi sayılır. Lakin benim üzere piyasada çalışan kişi sayısı 10 parmağı geçmiyor artık. Bu işi severek yapıyoruz. Meraklıları alışılmış ki var. Konutunda de yıkama yapanlar var. Çok fazla maliyeti yok. Biz ne gerekiyorsa o bahiste yardımcı oluyoruz. Ben burada işimi anlatıyorum ki yayılsın, ölmesin bu meslek. Bilhassa gençlere anlatmaya çalışıyorum.”
“ANALOG MAKİNELERE İLGİNİN ARTIŞI NOSTALJİYE ÖZLEM”
Selçuk Coşkun, analog fotoğrafçılığa son yıllarda bilhassa gençler ortasında ilginin arttığına ve bu ilginin ekipman bulma külfetine neden olduğuna dikkati çekti.
Analog makinelere ilginin artışını “nostaljiye özlem” biçiminde kıymetlendiren Coşkun, “Film yıkama işini yapacak çok az sayıda insan var lakin fotoğraf çeken genç sayısı birkaç yıldır büyük bir artışta. Analog makine bulmak güç zira gençler ortasında popülerliği arttı. Bilhassa 2000 yıllarında doğan gençler inanılmaz meraklı. Bu ilgi beni keyifli ediyor. Gençleri burada görmek çok hoş. Buraya gelen gençlere bu işi anlatmaya çalışıyorum ki mesleğim ölmesin. Gençler sonuçları çabucak almak istiyor. Hakikaten çok sabırsızlar ancak burada sabrı ve emeği öğreniyorlar.” diye konuştu.
Cumhuriyet
