‘Anafartalar Kahramanı’ Mustafa Kemal Paşa, İzmir’in Yunanlılarca işgal edildiği günün ertesinde, ‘Kutsal İsyan’ı başlatmak için Anadolu’ya geçmiştir. O’nun tek maksadı; “Geldikleri üzere giderler” dediği işgalcilerin, İzmir’den ve Anadolu’dan gönderilmesiydi. Mustafa Kemal Paşa ve Türk Ordusu’nun İzmir’i “kurtuluşun sembolü” olarak seçmesinin asıl nedeni işte budur.
10 Eylül 1922 günü, Gazi, İzmir Kordonboyu’nda otomobiliyle ilerlerken; “Bir düş görmüş gibiyim” diye mırıldanmış ve Hükümet Konağı’nın balkonundan kendisini çılgınca sevgi gösterisinde bulunan İzmirlileri selamlarken; “Başarı benim değil, sizin milletindir” diye seslenmiştir.
İzmir, Gazi’nin yalnızca kurtuluşun sembolü olarak seçtiği yer değildi. İzmir, birebir vakitte annesini Karşıyaka’nın kutsal topraklarına emanet ettiği yerdi. Tıpkı vakitte, İzmir’de evlendiği eşi Latife Hanım’ın da memleketiydi.
12 Ekim 1925 günü, Karşıyakalılara ve İzmir’e duyduğu sevgisini şöyle söz etmiştir:
“İzmir’in Karşıyakalıları, sizleri derin sevgilerimle selamlarım. Ben, karşı yaka beri yaka bilmem. Ben, bütün İzmir’in tamamını tanırım. Ben, İzmir’in tamamını severim. Hoş İzmir’in pak kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir tesadüf beni Karşıyaka’ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar! Anam sizin bağrınızda, sizin topraklarınızda yatıyor.”
O, İzmir’e birinci gelişi olan 1905 yılından, son gelişi olan 24 Haziran 1934’e kadar geçen 29 yıllık süreçte, 16 kere İzmir’in konuğu olmuştur. Gazi’nin İzmir misafirliğinin; 91 günü Uşakizade Köşkü’nde; 38 günü Naim Palas’ta; 3 günü İplikçizade Köşkü’nde; 1 günü Kordonboyu’ndaki bir hekimin konutunda; 2 günü Göztepe’deki Vali Konağı’nda; 1 günü ise Buca Forbest Köşkü’nde ve 8 günü de Çeşme’de geçmiştir.
Haftalık yazılarımda, Atatürk’ün Ankara ve İstanbul’dan sonra en çok kaldığı İzmir’e ilişkin anılarını yazacağım.
Cumhuriyet