MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli toplumsal medya hesabı Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlarla ‘Gara operasyonu’ üzerinden CHP, UYGUN Parti ve HDP’yi amaç almaya devam etti. Bahçeli’nin açıklamaları şu biçimde:
“Boğaziçi Üniversitesi’nde fitne sahne aldı. Zillet partileriyle terör elebaşları bu fitneyi körükledi. Türkiye’nin önü kesilmek istendi. Gençlerimiz öğrenci görünümlü teröristlerce istismar edildi. Huzurumuz kaçsın, birliğimiz kırılsın diye beklediler. Ve boşa beklediler!
Ayrıyeten terör örgütleri fitnenin çıbanbaşıdır. Hain ve hunhar hareketler fitnenin ana yakıtıdır. PKK’yı söylemden imtina edenler, ortaya karışık açıklamalarla günü kurtarmanın telaşında olanlar fitnenin reklam yüzleri, ihanetin vitrin süsleridir. Acıklı gerçek maalesef budur.
Gara katliamında sorumlu arıyorlar. Ya devleti ya da Cumhurbaşkanımızı suçluyorlar. Terörist Demirtaş’ın şifreli iletilerle ve dolaylı anlatımlarla devleti suçlamasına çıt çıkarmıyorlar. Aksine “Bak gördünüz mü, PKK’yı kınadı” diyebilecek kadar fitneye fişeklik yapıyorlar.
Gara katliamında sorumlu arıyorlar. Ya devleti ya da Cumhurbaşkanımızı suçluyorlar. Terörist Demirtaş’ın şifreli mesajlarla ve dolaylı anlatımlarla devleti suçlamasına çıt çıkarmıyorlar. Bilakis “Bak gördünüz mü, PKK’yı kınadı” diyebilecek kadar fitneye fişeklik yapıyorlar.
— Devlet Bahçeli (@dbdevletbahceli) February 20, 2021
CHP Genel Lideri, PKK’nın reklamını yapmamak için ismini anmamış! Bu garip ve garabet beyana kanacak çocuk, gülecek karga bile bulunamaz. Kılıçdaroğlu, PKK’nın yayın organları tarafından hazırlanmış kelamda haber jeneriklerinde bırakanız reklamı, yıldız üzere parlıyor.
CHP Gara’da yakalandı! HDP aslında oradaydı. İP ise etrafında gıyaben keşif yapıyordu. PKK’yı lanetlemek yerine Türkiye’yi isnat eden, hükümete fatura çıkaran menhus siyasi partilerin fitnenin beşinci kolu oldukları abartı yahut afaki bir tespit değil, isabetli bir teşhistir.
Anlaşılan HDP, CHP’ye yuva yapmış, PKK’nın kanlı demirbaş listesine kaydetmiştir. İP de uydulaşmış, HDP-PKK yörüngesinde dönüp durmaya başlamıştır. Kaldı ki ülkesine ve milletine bu kadar yabancılaşan partilerin durumu ayrıca izah ve tabir edilemez.
Türkiye’de bunlar oluyorken, PKK’yı kelamda kara gücü üzere kullanan, himayesinde tutan ABD’nin “eğer”li açıklamaları, teröristlere silah ve eğitim dayanağı vermesi iki ülke ortasındaki nazik alakalara saplanmış zehirli bir mızrak üzeredir. Sorun sadece bu kadar da değildir…
Son günlerde Demokrat Parti’ye yakınlığı ile bilinen, global bir niyet kuruluşu olmayı amaçlayan Brooking Enstitüsü’nde peş peşe Türkiye-ABD ilgilerini merkezine alan raporlar yayımlandı. Bu raporların zamanlaması son derece manidardır.
Bilhassa geçtiğimiz ay sonunda Galip Dalay ve bu ay içinde de Nicholas Danforth tarafından yazılan makale yahut raporlar dikkatle takip ve tahlil edilmelidir.
Bunlardan birisi ABD-Türkiye ilgileri uzun mühlet kriz içinde kalacak derken, oburu işbirliği ve kısıtlama ortasında yeni bir Türkiye için yeni ABD siyasetleri önermektedir.
Türkiye’nin batı ile bağlarının tekrar kurulmasının yeni bir hükümete kalacağı savı seslendirilmiştir. Kelamda siyasi mahkumların hür bırakılmasının, Türkiye-ABD bağlantılarında iyileşme yaşanması için önşart olduğu vurgulanmıştır. Yani tehdit ve dayatma diz uzunluğudur.
Türkiye’mize ve legal hükümetimize alçakça parmak sallanmaktadır. Brooking Enstitüsü Türkiye’yi adeta sömürge ülkesi üzere servis etmiştir. Gözümüzden kaçmayan bir öbür konu da şudur: Kemal Derviş, Brooking Enstitüsü’nde yöneticidir. Bu durum kuşku vericidir.
CHP’nin Brooking Enstitüsü’yle irtibatı, Derviş-Kılıçdaroğlu kontakları, dahası CHP’nin ABD’nin yeni hükümetine niyet kuruluşları vasıtasıyla muhbirlik yapıp yapmadığı ulusal vicdan tarafından sorgulanmaktadır. Yazılan karanlık senaryonun iç yüzü aydınlanmaya başlamıştır.
Derviş’in yeni bir fitne düzeneğinin asal ögelerinden birisi olduğu vehim değil, vaki bir gerçektir. CHP’de iki Kemal vardır. Sanki diyorum, mesela Faik Öztrak, hangi Kemal’i başkanı olarak kabullenmektedir? ABD’deki Kemal’in CHP’deki casusu ve taşeronu Öztrak mıdır?
Biz oyunu görüyoruz. Cumhur İttifakı’nın tarihi varlığının çok güçlü biçimde devamına inanıyoruz. Zalimlere karşı biriz, emperyalizme karşı tek yüreğiz. Biz Türkiye’yiz, Türk milletiyiz. Okyanus ötesinden ülkemize istikamet çizdirmeyiz, müdahale ettirmeyiz.
19 Şubat 2001 tarihli MGK Toplantısı’ndan sonra baş gösteren siyasal ve ekonomik sıkıntılar tekrar etmeyecektir. Merhum İsmail Cem’le yola çıkıp, sonra onu birinci durakta satan, Türkiye’yi karıştırıp akabinde da kaçan Derviş’in maskesi çoktan düşmüştür.
Global güçlerin bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır, Türk milletinin yapacakları görülecektir. Eğilmez başımızla, teslim olmaz irademizle, ulusal şuurumuzla, muazzam dayanışmamızla Emperyalizm’i ve fitne komiserlerini her cephede karşılamaya sonuna kadar hazırız.”
Cumhuriyet
