CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM’de HDP’nin İzmir vilayet binasına yapılan silahlı saldırıyı gündeme getirdi. Tanrıkulu, “Onlarca sefer o binaya giren çıkan, kuşkulu hareketleri olan, kursa yazılan bir kuşkulu takip edilmemiş, izlenmemiş ve olay sırasında da, olayda olmasına karşın, diğer emniyet güçlerinin gelmesi beklenmiş yaklaşık 15 dakika, 20 dakika… Adeta orada bu katliamın yapılmasına taban hazırlanmış” dedi.
Tanrıkulu, Meclis’te yaptığı açıklamada, “Vahim bir olayla karşı karşıyayız ve bu vahameti hakikat kıymetlendirmek lazım. Ben 3 çerçevede değerlendireceğim” dedi.
Tanrıkulu’nun açıklaması şu biçimde:
“Birincisi bu olaydan evvelki siyaset iklimi. Siyasetin lisanı HDP’yi ve bir bütün olarak muhalefeti amaç gösteren, düşmanlaştıran ve bir nefret söylemi içerisinde gelişti maalesef. Biz onlarca kere bu lisanın yanlışsız bir lisan olmadığını, bu lisanın kesinlikle sokakta muhataplarının olduğunu ve harekete geçeceğini tabir ettik onlarca sefer ve siyasetçileri uyardık. Gerçekten Genel Liderimize, Âlâ Parti Genel Liderine, TİP Milletvekili Barış Atay’a ve birçok gazeteciye sokakta akın oldu. Nedeni siyasetin bu lisanıydı ve amaç göstermesiydi. Son olarak ta İzmir’de bu vahim olay gerçekleşti ve bir yurttaşımız, kardeşimiz vahim bir biçimde ömrünü yitirdi. Yani birinci çerçeve siyasetin lisanı.”
“BAŞKA EMNİYET GÜÇLERİNİN GELMESİ BEKLENMİŞ”
“İkinci çerçeve bu olay sırasında güvenlik güçlerinin ve yargının aldığı tutum” diyen Tanrıkulu, “Bakın yani bizi 7/24 izleyen istihbarat var, emniyet var, siyasi partinin önünde kurulmuş çadır var. Herkes izleniyor, takip ediliyor. Onlarca kere o binaya giren çıkan, kuşkulu hareketleri olan, kursa yazılan bir kuşkulu takip edilmemiş, izlenmemiş ve olay sırasında da, olayda olmasına karşın, diğer emniyet güçlerinin gelmesi beklenmiş yaklaşık 15 dakika, 20 dakika… Adeta orada bu katliamın yapılmasına taban hazırlanmış. Olaydan çabucak sonra da nasıl yakalandığını biliyoruz. Bakın sokakta muhalefete her türlü şiddeti gösteren güvenlik güçleri büyük bir nezaketle ve şefkatle bu katili kucakladı ve kendisine “Adın ne ağabeyciğim?” dedi. Bunlar kimsenin dikkatinden kaçmadı” diye konuştu.
Tanrıkulu, şunları söyledi: “Yargının aldığı tavır, yalnızca 20 saat gözaltında kaldı. Uzun gözaltına karşıyım lakin cinayeti işleyen bir şahıs var. Bunun gerisindeki güçler kimlerdir, alakaları nelerdir? Meskeni bile tutuklandıktan sonra arandı. Ortalama bir yurttaşımıza bir muhalife bu türlü mi davranılıyor? Bakın Boğaziçi Öğrencileri 4 gün 5 gün gözaltında kaldılar. Bir şüpheliyi cezaevine koyduktan sonra ondan bilgi alamazsınız. Neden 20 saat gözaltında kaldı, neden araştırılmadı bütün bu bağları? İkinci çerçeve bu.”
“BU OLAYIN ARAŞTIRILMASI LAZIM”
“Üçüncü çerçeve ise ve daha berbat olanı ise, cinayetten sonra siyasetin ve çevrelerin maktulün ölen kardeşimizin siyasi ve etnik kimliği üzerinden bu cinayeti meşrulaştırmasıdır” diyen Tanrıkulu, şunları söz etti:
“Bakın en tehlikelisi budur. Bu yasallaştırma kimlik üzerinden bir Yargı kararı olmadan, bir maktülün etnik ve siyasi kimliği üzerinden legalleştirmek lakin bu katile, bu ırkçı faşist katile yürek verir ve bundan sonra yapacaklara da bir iklim hazırlar. Bu son derece tehlikelidir nereye varacağını bilemeyiz. Münasebetiyle bu olayın araştırılması lazım. Şayet bu olay İzmir üzere bir yerde gerçekleştirildi, öteki yerlerde gerçekleştirilirse kimse bunun önünü alamaz. Adeta ırkçı faşistlere bir yer hazırlandı. Bakın önünüzde muhataplarınız var, gereğini yapabilirsiniz. Bunu hem Yargı tavrıyla gösterdi, hem güvenlik güçleri tavrıyla gösterdi hem de üzülerek söylüyorum ki, İktidar partisi buna gereğince reaksiyon koymadı ve bütün bu eleştirdiğimiz hususlar konusunda da nefret ve düşmanlaştırıcı lisandan uzak duracağını göstermedi. Ben bir kere daha bu katliamı kınıyorum, ölen kardeşimize rahmet diliyorum.”
Cumhuriyet
