Pandemi periyodunda boşalan ofislerin, konuta taşınan iş hayatının getirdiği boşluğu fırsata çeviren bir atak yapmış Kanyon Ofis; 2006 yılında açılmış ofisi yenilemek için dört katının kendi şirketleri Eczacıbaşı tarafından kullanıldığı 24 katlı binanın öteki kiracılarına da nasıl bir ortamda çalışmak istedikleri sorulmuş. Cevap: Daha çok yeşil, daha çok sanat olmuş! Yaratıcılığı tetikleyici, ofiste çalışmayı teşvik edici, sakinlik ve konfor için daha çok SANAT, daha çok YEŞİL!
Dizaynını mimar Melkan Gürsel’e emanet ederek lobiyi yeşil ve sanatla bezemişler. Dünyaca ünlü sanatkarlar Olafur Eliasson ve Sarah Morris’in üç yapıtının yerleştirildiği girişteki sol köşe adeta bir sanat galerisi olmuş ve güvenlik denetim sistemlerinin sertliğini yumuşatmış. Sağ köşe ise yeşile ayrılmış, benim pek sevdiğim topraksız bir dikey duvar bahçesini kaplayan Pothos sarmaşıkları tavana yükseliyor, oturma kümelerinin merkezinde ise Benjamin Kauçuğu ağaçları ve Aglaonema bitkileri bulunuyor. Soldaki sanat yapıtlarına dönersek Sarah Morris’in yapıtı Kanyon için özel olarak üretilmiş ve “Mülkiyet bir telafi olarak görülmeli” isimli yapıtı globalleşme ve mimari üzerinde odaklaşan temayı işliyor. Dünyanın en ünlü müzelerinde yapıtları bulunan Olafur Eliasson’un duvar panosu ve boşlukta dev bir avize üzere duran yapıtları ise “Birçok geleceğin varışı” ve “Kaybolmakta olan vaktin şekli” ismini taşıyor.
Sanat yapıtları ve yeşil alanlarıyla ofisin lobisi bir karşılama yeri olmaktan çıkıyor, oturma alanlarıyla buluşma, hatta bazen çalışanların nefes alma alanı haline dönüşüyor. Bir buçuk yıldır ofisten uzak konut ortamlarında çalışmaya, çeşitli aksamaları yüzünden karşı çıkmakla birlikte, alışmış bulunan ofis çalışanlarını işe dönmeye teşvik edeceği kesin. Darısı olmayanların başına!
Cumhuriyet