Japonya’da bebekler üzerinde yapılan bir incelemede 2 bebekte, birisinde doğumdan sonraki 23. ayda, başka bebekte ise 6 yaşında akciğer kanseri tanısı konulduğunu belirten Emsey Hospital Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Hakan Karagöl, bu durumun bebeklerin, doğum sırasında doğum kanalından geçerken, rahim ve rahim ağzında bulunan kanser hücrelerinin bebeğin ağzından girip akciğer nefes borularına kaçması ile oluştuğunun belirlendiğini açıkladı.
6 YAŞINDA AKCİĞER KANSERİ BELİRLENDİ
1-7 Nisan Kanser haftası nedeniyle kanser konusunda dünyada yapılan son çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulunan Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Hakan Karagöl, çeşitli virus tipleri, bakteriler, organ nakilleri ve doğumların kanserleri şahıstan şahsa bulaştırabildiğini gösterdiğini söyledi. Kanserli hastanın sağlıklı bir beşere dokunması, yiyeceklerini onunla paylaşması, tıpkı ortamda solunan hava yoluyla, öpüşme ile ya da cinsel bağlantı ile bulaşmadığını hatırlatarak, yeni yapılan çalışmalar hakkında şu bilgileri paylaştı.
‘’Japonya’da annesinde rahim/rahim ağzı kanseri olan 2 bebekte, anneden bulaşan ve akciğerde yerleşen kanser oluştuğu belirlendi. Bu bebeklerde yapılan incelemelerde, birinde doğumdan sonraki 23. ayda başkasında ise 6 yaşında akciğer kanseri belirlemiştir. Bu durumun bebeklerin, doğum sırasında doğum kanalından geçerken, burada bulunan kanser hücrelerinin bebeğin ağzından girip akciğer nefes borularına kaçması ile oluştuğu belirlenmiştir’’ tabirlerinde bulundu.
Bir hücre olmayan yalnızca genetik bir modül içeren ve insan hücresinin çekirdek kısmına girerek burada çoğalan ve enfeksiyona neden olan bir mikrop tipi olan virüslerin birtakım tipleri, ki Coronavirüs enfeksiyonu bunlardan biri değildir, kanser oluşumuna neden olabileceğini söyleyen Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Hakan Karagöl, kanser bu viral enfksiyondan yıllar sonra kanser geliştirmektedir bilgisini paylaştı.
“YILLAR SONRA DA KANSER GELİŞEBİLİR”
Çoğalan mikrop çeşitlerinin bulaşması ve vakit içerisinde kanser gelişebildiğinin altını çizen Prof. Dr. Hakan Karagöl, çeşitli yollarla farklı kanser cinslerinin gelişebildiği bu mikrop çeşitleri hakkında şu bilgileri paylaştı;
-İnsanda cinsel bağ yoluyla bulaşan ve rahim ağzı kanserine neden olan Human Papilloma Virüsü bir beşerden başkasına bulaşarak yayılır ve bilhassa Güney Asya, Güney Amerika’da rahim ağzı kanserlerinin en kıymetli nedenidir.
-Epstein Barr Virüsü denilen ve öpücük hastalığına neden olan mikrop, boğaz kanseri, lenf bezi kanseri yapabilmektedir.
-Kan, beden salgısı yahut sperm ile bir beşerden başkasına bulaşan ve karaciğerde iltihap yapan Hepatit B ve C virüsleri karaciğer kanseri yapabilir.
-AİDS virüsü, kaposi sarkomu denilen bir çeşit kansere neden olabilmektedir.
BAKTERİ VE PARAZİTLERDE KANSERE NEDEN OLABİLİR
Hücresel yapıdaki bakterilerin de beşerden beşere bulaşabileceğini ve kansere neden olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Hakan Karagöl, bunun en iyi örneğinin mide kanserine neden olabilen midede yerleşen Helicobacter pylori bakterisi olduğunu söz etti. Prof. Dr. Karagöl, çok hücrenin bir ortaya gelmesiyle oluşan parazitler de kansere neden olabileceğini şu biçimde örnekledi:
‘’İnsan idrarından sulak toprakta suya karışıp oradan öteki bir insanın cildinden bedenine girip mesanesine gelen Schistosoma heamatobium isimli bir parazit (kurtcuk) ise mesane kanserine neden olur’’ dedi.
NAKİL SÜREÇLERİNDE KANSER TAŞINABİLİYOR
Yapılan literatür çalışmalarında 10.000 organ nakli yapılan şahıstan 5’inde verici kaynaklı kanser bulaşması olabileceği bilgisine ulaşıldığını söyleyen Prof. Dr. Hakan Karagöl, bu durumun kanserli hastadan yapılan organ nakilllerinden sonra oluştuğunu söyledi.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Avrupa’da 2007 yılında kanseri olmadığı düşünülen ve beyin kanaması nedeniye hayatının kaybeden bir bayan vericiden 4 farklı organ alan 4 kişinin hepsinde, birbirinin tıpa tıp gibisi özelliklere sahip göğüs kanseri görülmesidir.
Yapılan kıymetlendirme sonrasında bu 4 alıcıda da görülen göğüs kanserinin verici bayanda olan lakin teslerde görülmeyen göğüs kanserinin bulaşmasına bağlı olduğu anlaşılmıştır. Organı nakil yapılacak vericilerin kanser tarafından detaylı incelenmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Hakan Karagöl, bulaşmanın nasıl gerçekleştiğini şu biçimde anlattı;
‘’Vericide kanser var ise, vericiden organ alan alıcı şahısta, organ nakli olduktan sonra, verilen organın bağışıklık sisteminin direnci nedeniyle bedenden red olmaması için, bağışıklık baskılayan ilaçların kullanması gerekmektedir. Bu ilaçla yapılan baskılanma ile vericiden alınan organ içine gizlenmiş kanser hücreleri alıcı bağışıklık sistemi tarafından imha edilememekte, alıcının bedeninde çoğalma ve yayılmaya başlamaktadır. ‘’
ANNEDEN BEBEĞE MİRAS
Kanserin beşerden beşere direk bulaşmasının bir öbür yolunun hamilelik periyodunda bebeklere geçen kanser olduğunu belirten Prof. Dr. Hakan Karagöl, yapılan çalışmalarda her 500.000 doğumdan birinde anneden bebeğe kanser geçişi olabileceği aktardı. 2002 yılında yayınlanan bir literatür taramasında, kanser olan annelerin kimilerinde, bebekleri daha doğmadan anne karnında iken annenin kanserini kan yoluyla alabildikleri gösterildiğini belirterek çalışma hakkında şu bilgileri paylaştı;
‘’67 anneden hamilelikte bebeğe kanser geçme hadisesinin dünyada bildirildiği ve bunların büyük çoğunluğunun annedeki kan kanseri ve malign melanom denilen cilt kanseri ile bağlantılı olduğu belirtilmiştir.
Öbür bir olayda gebeliğinin son üç ayında akciğer kanseri olan bir annenin bebeğinde, doğumda bir sorun olmadığı fakat doğumdan 1 kaç ay sonra beyninde bir kitle geliştiği, yapılan incelemede bu kitlenin akciğer kanseri yayılması olduğu lakin bebeğin akciğerinde bir hastalık olmadığı, bebeğin beyninde görülen bu kanser hücrelerinin hamilelik sırasında anneden bebeğin kan sirkülasyonuna karıştığı ve bebeğin beynine geçtiği düşünülmüştür.
Japonya’da yeni yayınlanan 2 bebek kanseri hadisesinde ise, doğum sırasında bebek doğum kanalından geçerken annenin rahmindeki kanser hücrelerini yutup soluk borusuna kaçması ile olduğu belirlenmiştir’’ dedi.
Cumhuriyet
