İngiltere Başbakan Keir Starmer’ın, Eylül ayındaki BM Genel Kurulu’nda Filistin‘i devlet olarak tanıyacağını açıklamasının baş nedenlerinden biri, 25 yıl önceki Oslo barış sürecinin çöküşünden bu yana, boş bir slogan haline gelen iki devletli çözümü yeniden gerçek bir diplomatik plan haline getirmek.
Buna karşın Batı Şeria’da geçirilen bir gün, İsrail’in iki devletli çözümü engellemek için yarattığı betondan gerçekliğin, Filistinlilerin devletleri için istediği kayalık tepelere ve vadilere nasıl yayıldığını gösteriyor.
İsrail’in 1967 savaşında bölgeyi ele geçirmesinden günler sonra başlattığı devasa ulusal projenin başarısı, şu anda 700 binden fazla İsrailliye ev sahipliği yapan Yahudi yerleşimlerinde görülüyor.
Bu, 60 yıldır devam eden, milyarlarca dolar harcanan ve düşmanların yanında dost ülkelerin de kınamalarına neden olan bir projedir.
İşgalci bir ülkenin ele geçirdiği topraklara kendi kendi vatandaşlarını yerleştirmesi uluslararası hukukun ihlali anlamına geliyor.
Geçtiğimiz yıl Uluslararası Adalet Divanı, İsrail işgalinin tümüyle yasadışı olduğunu belirten bir tavsiye kararı yayınladı.
Ancak Binyamin Netanyahu hükümeti daha fazla yerleşime aç.
Mayıs ayı sonunda Savunma Bakanı Israel Katz ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich Batı Şeria’da 22 yeni yerleşim biriminin inşa edileceğini açıkladı.
Bölgede tarihindeki en büyük genişleme planlarından biri için Katz, “İsrail’i tehlikeye atacak bir Filistin devletinin kurulmasını önleyen ve düşmanlarımıza karşı bir tampon görevi gören stratejik bir hamle” ifadelerini kullandı.
Devamında, “Bu Siyonist, güvenlikçi ve ulusal bir yanıttır. Ülkenin geleceğine dair de net bir karardır” dedi.
Katz bu sözleri söylerken yanında Batı Şeria’daki bir yerleşimde yaşayan ve bu toprakların Yahudilere Tanrı tarafından verildiğine inanan aşırı milliyetçi siyasetçi Bezalel Smotrich vardı.
Maliye Bakanı Smotrich aynı zamanda Batı Şeria’nın valisi konumunda ve planlama noktasında geniş yetkilere sahip.
Smotrich bu genişleme projesini “nesilde bir kez alınacak bir karar” olarak nitelendirdi ve şu sözleri kayda geçirdi:
“Bir sonraki adım egemenlik!”
İsrail’deki herkes ve bu topraklardaki Filistinliler, Smotrich ve müttefiklerinin “egemenlik” ifadesiyle Batı Şeria’nın ilhakını kastettiklerini biliyor.
Smotrich tüm bu toprakları Yahudiler için istiyor ve Filistinlileri göndermenin yollarını bulmayı açıkça konuşuyor.
Batı Şeria’daki tepelerde, farklı gelişmişlik aşamalarında olan, bazısı bir avuç karavandan oluşan, kimindeyse meyve bahçeleri ve okulların bulunduğu yerleşimler bulunuyor. Genellikle aşırı dinci Yahudi milliyetçisi olan bu yerleşimciler arasında zaman zaman Filistinli komşularına karşı ölümcül bir saldırganlık gösteren genç yerleşimciler de var.
BM ve barış yanlısı vakıflar tarafından toplanan veriler, 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısından bu yana şiddet yanlısı yerleşimcilerin Filistinli komşularına yönelik saldırılarını arttırdığını gösteriyor.
Bu durumun yaklaşık 1500 kişinin yaşadığı, tamamı Hıristiyanlardan oluşan bir köy olan Taybeh’i nasıl etkilediğini görmeye gittim.
Burası yaşayanlardan çok daha fazla ev varmış gibi görünen sessiz bir yer.
Yaklaşık altmış yıldır süren İsrail işgalin sonucu olarak, köy halkının çoğu göç etmek zorunda kaldı.
Köye gelişimden iki gece önce, bir grup yerleşimci, halk yataklarında uyurken Taybeh’e girdi.
Kemal Tayea’nın arabasını yaktılar.
Dönümlerce zeytin bahçesine bakan evine girmeye çalıştılar ama başarısız oldular. Duvarlara kırmızı boya ile İbranice yazılar bıraktılar.
Kemal, evinin hakim noktalarına bir güvenlik kamerası ağı kurarken, ailesini köyün sınırlarına taşıma kararını sorguluyor.
“Çok ama çok korktuk. Çocuklarım ve yaşlı bir annem var. Hayatlarımız tehdit altındaydı ve bu dehşet vericiydi” diyor.
Kendisine İngiltere‘nin Filistin’i tanıma planının hayatını kolaylaştırıp kolaylaştırmayacağını soruyorum:
“Ben öyle düşünmüyorum. İngiltere gibi bir süper gücün bizi desteklemesi büyük bir adım ama sahada pek bir şey değiştirmiyor. İsrail hiçbir uluslararası karara ya da yasaya uymuyor.
“Dünyadaki hiçbir ülkeyi dinlemiyor”
Ertesi gece Yahudi yerleşimciler komşu Filistinli topluluklara da baskın düzenleyerek arabaları yaktı ve duvarlara yazılar yazdı.
Bu bir vandalizm olayından daha fazlası.
Yerleşimciler Filistinlilerin buralardan gitmesini istiyor ve işgal altındaki toprakların bir kısmında bunu başardılar.
Uzak köylerdeki Filistinlilerin hayvanlarını çaldılar, çiftliklerinden çıkmaya zorladılar.
Rum Ortodoks rahip 74 yaşındaki David Khoury Taybeh’de doğmuş.
Kilisesinde konuşurken bana, kendisini ve köyün diğer sakinleri tehdit eden yerleşimcilerin genellikle silahlı olduğunu söylüyor.
“Silahları var. Onlarla tartışırsak da kullanabilirler. Bizi istiyorlar, gitmemizi istiyorlar”
Yaşı ilerlemiş rahip geri adım atmayacağını söylüyor:
“İsa’dan bu yana, 2000 yıldır buradayız. Köklerimiz burada. Taşınamayız, taşınmayacağız. Ölsek bile buradan taşınmayacağız. Filistin bizim kanımızda var, kanımız olmadan nasıl yaşayabiliriz?”
Filistin yönetiminin Batı Şeria’daki fiili başkenti Ramallah buraya çok uzak değildi ama oraya şahsen gitmem mümkün olmadı.
İsrail’in kontrol noktaları Kudüs’e dönüşü yavaş ve zor hale getirebiliyor, bu nedenle Husam Zomlot’a görüntülü konuşma aracılığıyla ulaştım.
Kendisi İngiltere’deki Filistin delegasyonunun başkanı, yani yönetimin Londra’daki büyükelçisi.
Yaz tatili için ülkesine dönen Zomlot, İngiltere’nin Filistin’i tanıma planından çok memnun olduğunu söylüyor:
“Bu, İngiltere’nin ve onunla birlikte uluslararası toplumun geri kalanının iki devletli çözüm konusunda gerçekten ciddi olduğunun bir işaretidir. Artık bize otuz yıl kaybettiren laf salatasını bırakıyoruz. Eğer gerçekten iki devletli çözüm istiyorsanız, iki devleti tanıyın.
“Bu tanımayı, Filistin devletinin kurulması ve Filistin halkının meşru haklarının yerine getirilmesine yönelik koşuyu başlatan tabanca ateşi olarak görüyoruz”
Zomlot sevinçliydi. Bunun bir ilk adım olduğunu ve İngiltere’nin kararının gerçek bir fark yaratacağını savundu.
Tarih, bu çatışmanın güçlü itici güçlerinden biri.
Zomlot, İngiltere’nin 1917 ile 1948 arasında emperyal bir güç olarak burada hakim olduğu dönemde Filistinlilere yaptığı yanlışların kefaretini nihayet ödediğini düşünüyor.
Dönemin Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından imzalanan ve İngiltere’deki Yahudi cemaatinin liderlerinden Lord Rothschild’e hitaben yazılan 2 Kasım 1917 tarihli kısa mektupta verilen sözlere atıfta bulunuyordu.
“Yahudilerin Siyonist isteklerine duyulan sempatinin bir beyanı” ifadesinin yanında mektupta İngiltere’nin, “Filistin’de Yahudi halkı için ulusal bir yurt kurulmasına olumlu bakacaktır” cümleleri de yer alıyordu.
Bu sözleri başka bir vaat izliyor:
“Filistin’de yaşayan Yahudi olmayan toplulukların medeni ve dini haklarına halel getirecek hiçbir şey yapılmayacaktır”
Bu ifadeyle burada çoğunluk olan Filistinli Araplar kastediliyordu ama isimleri verilmedi. Bu durum, 108 yıl sonra bile Zomlot’u rahatsız ediyor.
Bu hafta New York’ta Birleşmiş Milletler toplantısında konuşan İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, İngiltere’nin 1917 sonrası İsrail’in temellerinin atılmasına yardımcı olduğu için gurur duyduğunu söyledi.
Ancak Lammy sözlerinin devamında, Balfour Deklarasyonu’nda Filistinlilere verilen sözün tutulmamasının “hala devam eden tarihi bir adaletsizliğe” neden olduğunu savundu.
İsrail parlamentosu Knesset’te aşırı milliyetçi partiden milletvekili olan Simcha Rothman da İngiltere’nin Ortadoğu’daki emperyal geçmişini hatırlatarak konuşuyor.
Rothman, İngiliz ve Fransızların, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ortadoğu’yu can çekişen Osmanlı İmparatorluğu’ndan aldıklarında da sınırları düzeltmeye çalıştıklarını söylüyor.
İngiltere’nin emperyal güç olmadığını hatırlatıyor.
Tıpkı Binyamin Netanyahu ve Bezalel Smotrich gibi Rothman da Filistin’i tanıma planının Hamas terörizmini ödüllendirdiğini savunuyor.
Starmer’in, İsrail’e sunduğu, Gazze’de tam bir ateşkesi kabul etmesi ve iki devletli çözüm hedefini yeniden canlandırması şartlarını da reddetti:
“[Starmer] İsrail devletini cezalandırmakla tehdit ediyor ve Ortadoğu’ya barış getirmenin yolunun bu olduğunu düşünüyor. Bizi cezalandıracak bir konumda değil ve bu kesinlikle barış getirmeyecek.
“Bu adım adalete, tarihe, dine ve kültüre aykırı. Yahya Sinvar’a [7 Ekim saldırılarını yöneten ve geçen yıl Gazze’de İsrail güçleri tarafından öldürülen Hamas lideri] büyük bir ödül veriyor.
“[Sinvar] Bugün cehennemin neresindeyse, Keir Starmer’ın söylediklerini duyuyor ve ‘iyi bir ortak’ diyor.
Taybeh’teyken, belediye başkanı ve köyün ileri gelenleriyle İngiltere’nin tanıma planı hakkında ne düşündüklerini sordum.
İçlerinden biri, bir işadamı, şöyle dedi: “Teşekkürler İngiltere. Ama artık çok geç”