Özgür bırakılması istikametindeki AİHM kararlarına karşın üç yıldan uzun müddettir tutuklu yargılanan iş insanı Osman Kavala, Türkiye’de gündeme alınan hukuk ıslahatları ile ilgili siyaset-yargı ilgileri açısından iyimser olamadığını ve en kıymetli noktanın hukuk kurallarının uygulanmasında ayrımcılık yapılmayacağının kabul edilmesi olduğunu söyledi.
Reuters’ın sorularını yazılı olarak yanıtlayan Kavala, “Üç yılı aşkın bir müddettir, gitgide daha yoğunlaşan hukuksuzluklara maruz kalmış, bu sırada yürütülmekte olan diğer siyasi davaları da gözlemiş birisi olarak siyaset-yargı münasebetlerinin geleceği konusunda çok iyimser olamıyorum” dedi.
Kavala kelamlarını “Öncelikli olanın, siyasi gücü ellerinde tutanların hukuk normlarının üniversal nitelikte olduğunu, hukuk kurallarının uygulanmasında ayrımcılık yapılamayacağını kabul etmeleri olduğuna inanıyorum” diye sürdürdü.
FETÖ’cü 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra ceza yargısının işleyişinin değiştiğini vurgulayan Kavala, “Kendimi bildim bileli Türkiye’de özgürlüklerin yargı yoluyla kısıtlandığına şahit oldum, bu durumu eleştirdim” dedi.
Kavala şöyle devam etti:
“Kısıtlamalar kısmen 141, 142 üzere anti-demokratik ceza maddelerinden kısmen de yargı mensuplarının tehdit algılamasıyla ilgili ideolojik eğilimlerinden kaynaklanıyordu. Lakin, siyasi muhalifleri tasfiye etmek için yargıya kilit bir misyon verilmesi, yargının da bunu üstlenmesi yeni bir durum. Yargıya organize biçimde müdahale süreci Gülencilerin yargıda ve Emniyet’de etkin oldukları periyotta başlamıştı. Bunun AB müzakereleri sonucunda ceza yasalarında yapılan olumlu istikamette değişikliklerden, yargı mensuplarına yönelik insan hakları eğitim çalışmalarından sonra vuku bulması da tam manasıyla trajik.”
AKSİ İSPAT EDİLEMEZ NİTELİKTE TEZLER
Üst mahkeme olan istinaf mahkemesi, Ocak ayında Kavala’nın beraat ettiği Seyahat davasının kararını bozdu. İstinaf mahkemesinin tavsiyesiyle Kavala’ya hata isnat edilen Seyahat ve darbe teşebbüsü davalarının birleştirildi.
Darbe teşebbüsü davasında anayasal nizamı ortadan kaldırma, hükümeti ortadan kaldırma ve casuslukla suçlanan Kavala aleyhindeki tezlerin kanıta dayanmadığını ve dünya görüşüne zıt olduğunu daha evvel söz etmişti.
Aleyhindeki savların somut olguya dayanmadığını ve bu nedenle aksini ispat etmenin mümkün olmadığını belirten Kavala şunları söyledi:
“Gezi davasında beraat kararından sonra tahliye edilmiş olsaydım bu komplo teorisi önemli bir yara almış olacaktı. Seyahat protestolarını planlamış, yönetmiş ve finanse etmiş olmam son derece fantastik bir argümandı. Fakat, tutukluğumu devam ettirmek için daha sonra kurgulananlar, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün tertibini ve darbeden sonra kurulacak hükümette yer alacaklarının uyumunu yürütmüş olmam, sivil toplum faaliyetleriyle casusluk yaptığım argümanları çok daha absürt. Tam manasıyla gerçek üstü kurgular. Hiçbir kanıta, somut olguya, gerçekliğe dayanmadıkları için yanlışlanmaları da mümkün değil. Yalnızca hukuk normlarından değil, mantık temelli düşünmekten de bu derece bir kopuşun olabileceğini düşünemezdim.”
“Tutuklandıktan sonra bağımsız ve üniversal hukuk normlarına nazaran çalışan yargının demokrasiler için ne kadar hayati bir fonksiyonu olduğunu daha iyi anladım” diyen Kavala kelamlarını, “Maruz kaldığım yargısız infaz, yani ceza haline gelen uzun tutukluluk ailem için de önemli bir eziyet” diye sürdürdü.
ERDOĞAN’A “AYŞE BUĞRA” CEVABI
Kavala, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Boğaziçi protestolarından bahsederken eşi Ayşe Buğra’ya yönelik sözleri ile ilgili olarak, “Kullanılan üslup Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığına da ziyan verici nitelikte. Ayşe’nin uzun yıllar boyunca emek vermiş olduğu, akademik mesleği ile bütünleştirdiği Boğaziçi Üniversitesi ile ilgili bir bahiste benden etkilenerek hal geliştireceğini düşünmek son derece problemli bir mantık yürütme” dedi.
Cumhuriyet
