Getty ImagesDavid Berkowitz
Netflix’te yayınlanmaya başlanan “Sam’in Oğulları: Şeytani Tarikatın İzinde” belgeseli, 1970’li yılların sonunda New York’ta dehşet saçan seri katilin hikayesini ekranlara taşıyor.
Belgesele bahis olan ve o devir ABD medyasında da büyük yankı bulan cinayetler, Temmuz 1976’da başladı.
New York’un farklı bölgelerinde yaşanan silahlı ataklar, yaklaşık bir yıl sürdü. Bir yıl devam eden taarruzlarda altı kişi hayatını kaybetti, yedi kişi de yaralandı.
Taarruzların faili olarak, Ağustos 1977’de o devir 22 yaşında olan David Berkowitz yakalandı. Berkowitz, hatasını itiraf etti ve yargılandığı mahkeme tarafından altı sefer ömür uzunluğu mahpus cezasına çarptırıldı. Berkowitz hala mahpusta.
Berkowitz, birinci etapta akınları tek başına düzenlediğini itiraf etmiş olsa da , 1990’larda yaptığı açıklamalarla bu cinayetleri Satanist bir kümenin üyesi olduğu için işlediğini söyledi.
Netflix’in yayımlamaya başladığı dört kısımlık belgesel serisi de bu cinayetleri ve gerisindeki nedenlere ait tezlere odaklanıyor.
Netflix’in belgeselinde, bu cinayetleri başından sonuna kadar takip eden, yıllarca araştıran ve mevzuyla ilgili bir de kitap yazan gazeteci Maury Terry’nin araştırmalarına da geniş yer veriliyor.
Belgesel serisine husus olan bu olaylarla ilgili merak edilenleri derledik:
Berkowitz kim ve hangi hataları işledi?
1953 yılında New York’un Brooklyn bölgesinde doğan David Berkowitz, şimdi bebekken öbür bir aileye evlatlık olarak verildi.
Birinci gençlik periyotlarında , kundakçılık ve hırsızlık nedeniyle tekraren başı belaya girdi ve 17 yaşında orduya yazılarak Kore Savaşı’na gitti.
1974’te ordudan ayrılıp ABD’ye geri döndükten sonra giderek daha fazla şiddet içeren suça bulaşmaya başladı. Kimi uzmanlar, bunda evlatlık olduğunu öğrenmesi ve kimliğini tespit edip ulaştığı gerçek annesi tarafından reddedilmesinin değerli rol oynadığı görüşünde.
Yakalandıktan sonra birinci saldırısını 1975’in sonunda yaptığını söyledi. Birebir yılın Noel arifesinde iki genç bayan bıçakladığını itiraf etti. İki bayan da taarruzdan yaralı kurtuldu.
New York’ta bir yıl boyunca endişe saçan seri cinayetler ise 29 Temmuz 1976’da başladı. Bronx bölgesinde 18 yaşındaki Donna Lauria ve 19 yaşındaki Jody Valenti’ye yönelik silahlı taarruz düzenlendi.
Olayda Lauria hayatını kaybederken, Valenti ise yaralandı. Valenti daha sonra saldırganın eşkalini polise verdi.
Yaklaşık bir yıl boyunca New York’un farklı bölgelerinde silahlı ataklar düzenlendi. Bu hücumların ortak özelliği 44 kalibrelik bir silah kullanılmasıydı.
O periyot gazeteler, cinayetlerin failine “.44 Katili” ismini takarken, New York Polis Teşkilatı, cinayetleri çözmek için büyük bir takım oluşturdu fakat uzun bir mühlet kaydadeğer bir ilerleme sağlanamadı.
Nisan 1978’deki taarruzların akabinde olay yerine bir mektup bırakıldı. Bu mektupta katil kendisini “Sam’in Oğlu” olarak tanımlıyordu ve babaları Sam’in çocuklarına çok makus davrandığını yazıyordu.
Daha sonra .44 Katili olduğunu argüman eden kişi, hücumlarla ilgili köşe yazıları yazan New York Daily News köşeyazarı Jimmy Breslin’e de bir mektup yolladı.
Birinci bakışta anlamsız cümlelerle dolu görünen bu mektuplar, ilerleyen periyotlarda hem polisin hem de gazeteci Terry’nin araştırmalarında kritik bir rol oynayacaktı.
Getty ImagesBerkowitz nasıl yakalandı?
Berkowitz’in yakalanması, son hücumların düzenlendiği bölgede aldığı bir park cezası sayesinde oldu. Genel bir ihbar üzerine, trafik polisi itfaiyeciler tarafından kullanılan bir yangın musluğunun önüne park ettiği gerekçesiyle Berkowitz’e ceza yazdı.
Polis, cinayetler kapsamında araştırdığı bir araca benzediği gerekçesiyle mevzuyla ilgili araştırmasını derinleştirdi ve Berkowitz yakalandı.
Berkowitz, tutuklama sırasında ve sorgusunda tüm cinayetleri kendisinin işlediğini söyleyerek, “Sam’in Oğlu” olduğunu itiraf etti.
Berkowitz sorgusu sırasında, cinayet buyruklarını komşuları Sam Carr’ın köpeğinin verdiğini öne sürdü.
Satanist örgüt tezleri nasıl başladı?
Aslında cinayetlerin tek kişinin değil, satanist bir örgütün işi olduğuna dair kuşkuları alevlendiren Berkowitz’in kendisi oldu.
Yakalanmasının akabinde New York Post gazetesine yazdığı bir mektupta, “Dışarıda Sam’in öteki oğulları da var. İlah dünyaya yardımcı olsun” sözlerini kullandı.
Berkowitz daha sonra palavra söylediğini ve bu tabirlerin gerçek olmadığını, cinayetlerini tek başına işlediğini belirtti.
Fakat Berkowitz ilerleyen devirlerde de anlatımını sık sık değiştirdi. 1990’ların başında, komşularının oğullarıyla birlikte bir satanist oluşumun içinde olduklarını öne sürdü. Berkowitz yeniden birtakım gazetecilere gönderdiği mektuplarla, öteki eyaletlerde işlenmiş öteki birtakım cinayetlerin de bu örgütün işi olabileceğini öne sürdü.
Berkowitz, 2015 yılında cezaevindeyken çektiği görüntülerle da satanist örgüt savlarını sürdürdü. Cinayet talimatlarını bir köpekten aldığı tarafındaki savların gerçek olmadığını, kendisini “Samhain” ismindeki bir şeytanın yönlendirdiğini söz etti.
O devirde argümanları destekleyen bir öteki husus da polisin hücumların akabinde çizdiği robot fotoğrafların birbirlerinden farklı olmasıydı. Ayrıyeten kimi görgü şahitlerinin verdiği sözlerde cinayeti işleyen kişinin eşkalinin Berkowitz’den çok farklı olduğu da bu tezleri destekleyen bir başka delil olarak sunuluyor.
New York Polis Teşkilatı, 1990’ların ortasında soruşturmayı yine açma kararı aldı. Lakin yapılan ön incelemede, satanist örgüt argümanlarını destekleyecek bir ispat bulunamadığı gerekçesiyle soruşturma tekrar kapatıldı.
Getty ImagesMaury Terry kim?
Gazeteci Maury Terry, hem Netflix belgeselinin hem de tüm bu soruşturmanın en kıymetli karakterleri ortasında yer alıyor.
Terry, ABD’nin en büyük yayın kuruluşlarından Gannett ismine Berkowitz’in cinayetleri ve soruşturmayla ilgili çok sayıda makale kaleme aldı.
Elde ettiği bulgularla, polisin katilin tek bir kişi olduğuna dair tezinin hakikat olmadığını öne sürdü. Yazdığı haberler ve araştırmalarıyla yalnızca New York değil, ülke geneline yayılmış satanist bir örgüt olduğunu argüman etti.
Terry’nin incelediği argümanlar ortasında California ve Kuzey Dakota üzere farklı eyaletlerde yaşanmış kimi olay ve cinayetlerin de bu satanist örgütle irtibatlı olduğuna dairdi.
Terry, bu satanist örgütün ABD’nin bir diğer ünlü seri katili Charles Manson’la da irtibatlı olduğunu öne sürüyordu.
Bu mevzuyu 10 yıllar boyunca araştıran Terry, 1987 yılında “The Ultimate Evil” isminde bir kitap yayımladı.
Terry, 2015 yılında kalp rahatsızlığı nedeniyle 69 yaşında hayatını kaybetti.
Mevt döşeğindeyken kısa bir müddet evvel hususla ilgili araştırmalarında elde ettiği evrak ve bulguları içeren kutuların Netflix belgeselinin direktörü Joshua Zeman’a ulaştırdı.
- The Serpent: ‘Hippi katili’ Charles Sobhraj’ın hayatı, yine gündemde
- Netflix’teki Seaspiracy belgeselinde lisana getirilen tezler hakikat mu?
- Netflix büyüme beklentilerini karşılayamadı, piyasa kıymeti 25 milyar dolar azaldı
- Netflix pilot uygulamayla şifre paylaşımına son vermeye hazırlanıyor
- Bridgerton, Netflix’in en çok izlenen dizisi oldu
Cumhuriyet
