CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Süleyman Soylu, Sedat Peker ve Haydi Özışık’ın dahil olduğu çarpıcı gündeme ait açıklamalarda bulunan Öztrak, “Bugün yaşanan her bir skandal, 1996’da kamyon kasasında patlayan, Susurluk skandalından çok daha beter… Bugün ortada ne işletilen bir yargı süreci ne işleyen bir parlamento kontrolü ne de birkaç istisna dışında skandalları yazıp çizebilen bir medya var. Erdoğan şahsım hükümeti ve bu ucube sistem, eski Türkiye diyerek istiskal ettikleri 1990’lara bile artık rahmet okutuyor” dedi.
Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Bugün 21 Mayıs. Bundan tam 157 yıl evvel, Kafkasya’da yaşayan Çerkeslerin, Çarlık Rusya’sı tarafından katledilmesinin ve topraklarından sürülmesinin yıldönümü. Katliamlardan kurtulanlar Anadolu’ya, Balkanlara ve Ortadoğu’ya dağıldılar. Vatan toprağı kaybetmenin acısını bilen Çerkesler, yeni vatanlarının kültürüne ve bağımsızlığına büyük katkılarda bulundular. Bu büyük insanlık dramında mezalime uğrayan, hayatını kaybeden her bir canı, hürmetle, rahmetle anıyoruz.
” ‘BİTTİ’ DEDİĞİNİZ AKTÖRLER, SAHNE GERİSİNDE OYUNDAYMIŞ”
Vesayet rejimi milletimizi boğuyor. Siyaset – mafya- ticaret çizgisinde kanalizasyon patladı. Pis kokular yayılıyor. Mızrak artık çuvala sığmıyor. Erdoğan şahsım hükümeti, medya ve yargı üç maymunu oynuyor. Koskoca ülke yay üzere geriliyor. Pekala, bu yaşananların sebebi ne? Ülkeyi geren kim? Bu sorulara bir İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri bundan çeyrek asır evvel şöyle karşılık vermişti: ‘Ülkeyi geren sizsiniz. Bu merkezi idaredeki anlayış. Çetelerle müşterek çalışan baş. Mafyayla müşterek çalışan baş. Bu ülkeyi geren bunlardır.’ Sayın Erdoğan; hayat, insanı söylediğiyle sınarmış. Bir de sekiz yıl evvel Başbakan Erdoğan’ın söylediklerine bakalım: ‘Artık bu ülkede çeteler periyodu bitmiştir. Mafya devri bitmiştir. Cunta devri geri gelmemek üzere bitmiştir.’ Bitti dediğiniz o devrin tüm aktörleri, oysaki sahne gerisinde oyundaymış.
“KILIÇ KENDİ KININI KESMEZKEN İYİYDİ”
Ortağınız Bahçeli’yi kırmadınız. Bir mafya elebaşını mahpustan çıkarmak için özel af çıkardınız. Daha evvel size hakaretler eden o çete elebaşı da Sayın Genel Liderimizi alenen tehdit etti. Sesiniz çıktı mı? Hayır! Ne demiş büyüklerimiz, sükût ikrardan gelir. Mafya ve çeteler ittifakınızın üçüncü ortağı olmuş. Cumhur İttifakı, cürüm ve çamur ittifakına dönmüş. Vaktinde sizi destekleyen bir öbür mafya elebaşı, artık, toplumsal medya fenomeni oldu. Tefrika halinde, eski iplikleri pazara çıkarıyor. İçişleri Bakanı, bu savların tam merkezinde… Bu atama Bakan, Meclis’e gelip hesap vermiyor. Lakin yandaş gazetecilerle bir devlet kanalında ekrana çıkıp, müsamere düzenliyor. ‘Organize cürüm örgütleri, gayrinizami harbin en değerli aparatlarından biridir’ diyor. Düzgün de beyefendi; kılıç kendi kınını kesmezken iyiydi. Kılıç kınından sıyrılıp elinizi katıca mi aparat oldu? İşin acısı, bir vakitler basının amiral gemisi tabir edilen Hürriyet Gazetesi’nin basılmasıyla ilgili müthiş itiraflar var. Fakat gazete, bunları bugün haber bile yapamıyor. Milletin haber alma ‘Hürriyet’i boğazlanıyor.
“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI MİLLETVEKİLLERİNE ŞANTAJ YAPMA MAKAMI MI?”
İçişleri Bakanı’nın konuşması, devlet krizinin müthiş boyutunu gözler önüne serdi. Bakan televizyon programında bu çete elebaşının, bir milletvekilini 10 bin dolar aylıkla, maaşa bağladığını söyledi. Fakat bu milletvekilinin ismini açıklamadı. Bu tam bir rezalet… Konuşan bir İçişleri Bakanı. Elinde makamı gereği elde ettiği bilgiler var. Bunu biz değil, kendisi söylüyor. Fakat mevzuyu yargıya taşımıyor. Bu vekili ya koruyor ya da vakti gelince istediği üzere kullanmak için belgesini sumen altında saklıyor. Ya da 10 bin dolardan kendisi de hissesini alıyor. Bu bakan daha evvel de milletvekilleriyle ilgili mahrem bilgilere sahip olduğunu söylemiş ancak bunları açıklamamıştı. Ortada bir cürüm varsa, İçişleri Bakanı’nın misyonu, hatalıyı yakalayıp adalete teslim etmektir. Türk polisinin, milletvekilleri hakkında ulaştığı cürüm teşkil eden bilgileri, ‘zamanı gelince kullanırım’ diye çekmecede saklamak ne demek? Bu nasıl ülke yönetmek? Anayasa, kanun, hukuk, adalet nerede? İçişleri Bakanlığı milletvekillerine şantaj yapma makamı mı? Bu lafları eden İçişleri Bakanı, her çağdaş demokraside olacağı üzere, vakit kaybetmeden, Meclis soruşturma komitesinde hesap vermelidir. Olağan bir demokraside, bu konuşmaları yapan bir bakan, o koltukta bir dakika dahi oturamaz. Soruşturmanın selameti için ya istifa eder ya da onu oraya atayan irade, çoktan onu vazifeden alır.
“KUZU KURDA EMANET EDİLİR Mİ?”
İçişleri Bakanı’nın kendisi göstermelik bir kabahat duyurusunda bulundu. Siz kimi aldatıyorsunuz? Savcılar soruşturmayı kimin eliyle yürütecek? İçişleri Bakanına bağlı kolluk kuvvetleriyle… Allah Aşkına! Kuzu kurda emanet edilir mi? Hâkimin davacı, mübaşirin şahit olduğu bir davada, o mahkemenin verdiği karara adalet denebilir mi? Denmez şüphesiz. Bakan sıfatını taşıyan kişi bu lafları ettiyse, yapılacak iki şey vardır. Evvel koltuğundan kalkacaksın, sonra da TBMM’ye gelip, Soruşturma Komisyonu’nda hesap vereceksin. Evvelki Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan hakkında, TBMM’ye verdiğimiz araştırma önergesi, AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Bu eski Bakan, Bakanlığına eşinin şirketinden dezenfektan satmış. Bunu kendi itiraf ediyor. Bu dezenfektanların ithalatı için de adrese teslim gümrük tarifeleri hazırlamış. Biz; ‘Tüyü bitmedik yetimin hakkını, kul hakkını TBMM sorsun’ diye önerge veriyoruz. Fakat bunun üstü Saray vesayeti altındaki AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kapatılıyor. Ucube başkanlık sisteminde TBMM, ‘dış kapının mandalı’ muamelesi görüyor. Devlette ahlaki ve kurumsal çürümenin böylesi hiç görülmedi.
“SUSURLUK SKANDALINDAN ÇOK DAHA BETER”
Ne acı değil mi? Bugün ülkemizde rahatlıkla, ‘böyle çeteler yoktur’ diyebilir miyiz? Bugün yaşanan her bir skandal, 1996’da kamyon kasasında patlayan, Susurluk skandalından çok daha beter…Susurluk kazasından 4 gün sonra, periyodun İçişleri Bakanı hakkında gensoru verilebilmişti. 5 gün sonra bakan istifa etmiş, 8 gün sonra soruşturma başlatılmış, 9 gün sonra TBMM’de Araştırma Komitesi kurulmuştu. Bugün ortada ne işletilen bir yargı süreci ne işleyen bir parlamento kontrolü ne de birkaç istisna dışında skandalları yazıp çizebilen bir medya var. Erdoğan şahsım hükümeti ve bu ucube sistem, eski Türkiye diyerek istiskal ettikleri 1990’lara bile artık rahmet okutuyor. 1990’larda iyi makus işleyen bir demokrasimiz vardı. Bugün ‘21 soruda FETÖ’nün Siyasi Ayağı’ kitapçığı bastırıyoruz. Toplatılıyor. ‘128 Milyar dolar nerede’ afişi asıyoruz. Kaldırılıyor. Sayın Genel Liderimize tehditler savruluyor. Atak teşebbüslerinde bulunuluyor.
AKŞENER’E HÜCUM
Dün de Sayın Meral Akşener’e Rize’de nahoş bir tezgah kuruldu. Bunu bir sefer daha kınıyoruz. Erdoğan gerçek ötesi otoriter siyasette vites yükseltirken, ülkemizde demokratik legal siyaset yeri giderek daralıyor, mafyokrasi sahne alıyor. Bahçeli’nin, ‘Madem Erdoğan hukuka uymuyor, hukuku Erdoğan’a uyduralım’ mantığıyla, işte bugünlere kadar geldik. Damadın dediği üzere ‘at izi it izine karıştı.’ Güç yozlaştırıyor. Mutlak güç kesinlikle yozlaştırıyor. Bugün Türkiye’de olan tam da budur.
“MİLLETE İKİNCİ SINIF MUAMELESİ YAPIYOR”
Erdoğan şahsım hükümeti, turizmden 3-5 dolar gelir umuduyla milleti ‘Ben aşılandım, siz eğlenin’ diye etiketlemeye cüret edebiliyor. ‘Benim işim ülkemi pazarlamak’ diyen saray, bu aziz millete, kendi öz vatanında ikinci sınıf insan muamelesi yapıyor. 128 milyar doları eriten AK Parti Genel Lideri, ‘turistler gelsin de memlekete 3-5 dolar, avro girsin” diyerek bunu yapıyor. El oğluna tekrar de yaranamıyor. İngilizler, salgın nedeniyle Türkiye’yi kırmızı listeye aldı. Ruslar Haziran’da Türkiye’ye uçuş yasağını kaldırmadı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Turizm Bakanı Rusya’ya gitti. ‘Biz size en kısa müddette haber veririz’ diye geri gönderdiler. Haziran gelmiş, dönem çoktan başlamış, Saray turist için Rusya’dan haber bekliyor. Erdoğan gençlerle yaptığı söyleşide Şampiyonlar Ligi finalinin İstanbul’dan alınmasına Formula-1’in İstanbul ayağının takvimden çıkarılmasına ‘Kararlar siyasi’ diyor. Gençlerin aklıyla alay ediyor. Lebalep kongre yapacaksın, ülkede salgını patlatacaksın, sonra apar topar ülkeyi kapatacaksın, vaktinde aşı tedariki yapamayacaksın, sonra da eloğlu, ‘ben kendi milletimi korurum, senin cürmüne iştirak etmem’ deyince, ‘kararın siyasi olduğunu’ söyleyeceksin. Pes doğrusu.
“ESNAF HESAP SORMAK İÇİN SANDIĞI BEKLİYOR”
Lakin Erdoğan mükemmeller dünyasında… Saraya sorsanız, iktisatta şampiyon, demokraside muhteşemiz… Salgında millete dayanak vermek yerine, borca boğdular. Artık sarayın kibirlisine nazaran dünya, Türkiye’nin verdiği takviyelerin ‘ne kadar çok ne kadar etkin’ olduğunu konuşuyormuş…Bu konuşma metinlerini kimler yazıyor, okusun diye önüne kimler koyuyor bilemiyoruz ancak Milletlerarası Para Fonu bilgileri, Erdoğan’ın kelamlarını yalanlıyor. Türkiye gelişmekte olan ekonomiler ortasında vatandaşlarına ulusal gelire oranla bütçesinden en az direkt dayanak veren üçüncü ülke. Tekrar birebir bilgilere nazaran gelişmişlik seviyesine nazaran ayrım yapmadan listelenen toplam 59 ülke ortasında Türkiye, vatandaşına direkt gelir takviyesi vermede sondan dokuzuncu sırada… Bu ülkenin insanları, esnafı, çiftçisi, onlarca işsiz müzisyeni hükümete canıyla ihtarname çekti. Onlar ise utanmadan sıkılmadan helallik istedi. Esnaf artık hakkını helal etmiyor. Hesap sormak için sandığı bekliyor. Umudunu yitiren yalnızca esnafımız değil, ülkemizin gençleri de umudunu yitirmiş. 19 Mayıs haftasındayız. Lakin en hoş çağında gençlerimiz ümitsiz. Ülkemizdeki her dört gençten biri işsiz, her dört işsizden biri üniversite mezunu…
“ÇÖKEN DAİMA İKTİSAT OLMUŞTUR”
Sedat Peker soruşturmasının “köfteciye çökme” tezleriyle başladığı tartışmalarının sorulması üzerine Öztrak, “Hukukun olmadığı; mafya- siyaset- ticaret- medya ekseninde kirli bağlantıların arttığı, ortaya saçıldığı her periyotta; maalesef çökme lafları edilir, ancak asıl çöken daima iktisat olmuştur. Bunun faturası da daima milletimize çıkmıştır, Bugün üzerine çökülen milletin aşıdır, işidir, geleceğidir, umutlarıdır. Türkiye bir an evvel bu mafyatik tertibi bitirmelidir” cevabı verdi.
Cumhuriyet
